Ben Kadar Biz, Biz Kadar Ben

Mader Bengisu Bilgen
2 min readApr 11, 2020

--

Emma Ehrenthal’ın sanat çalışması (2014).

Adeta bilim kurgu filminin içinde yaşıyormuşuz hissi uyandıran son günler… Bazılarımız için sadece psikolojik olarak sarsıntılar yaratırken, birçoğumuz için çok daha fazla kayba sebep olan pandemi… İnkar, endişe, korku, çaresizlik duyguları ve nasıl baş edebileceğimizi bilememek belki de… Zihnimiz de aynı hayatlarımızın yeniden dengeye gelmeye çalıştığı bu günlerdeki gibi karışık. Kendi adıma, ne zaman bir son dakika haberi izleyecek olsam heyecanlanıyorum, stres basıyor; sakinleşmeye çalışırken zihnim susmuyor, dönüp duruyor aynı soru ‘şimdi ne olacak?’. 10,9,8 İçerdeki İnsan Psikolojisi adlı kısa filmini izlemiştim Mine Tugay’ın. Henüz yaşım çok da büyük sayılmazdı. Çok etkilenmiştim. Virüs nedir? Aşk acısı ile ne ilgisi olabilir? Antidepresan, haberler, ölümler… Belki bu güne kadar böylesine olağanüstü bir olayı yaşamadık hiçbirimiz, ben ilk kez o kısa filmde bir anlam vermeye çalışmıştım bu kelimelere. Şimdi anlıyorum ki, her yaşta her yaşanmışlıkta ayrı bir anlamı oluyormuş gördüklerimizin, duyduklarımızın. İş ki, tüm bu yaşam olayları içinde kendi içimize dönüp bakabilsek… Kendi içimize dönüp bakabildikçe duygularımızı adlandırabilir, onlarla anlaşabiliriz. Zaten kontrolümüz dışında gelişen her türlü yaşam olayı ile baş etmek ve ayak uydurmaya çalışmak durumundayız; en azından kendimize bir de biz kısıtlamalar getirmezsek, hayatımızı belki bir nebze olsun kolaylaştırabiliriz hatta sağlığımızı bile daha kolay koruyabiliriz. Peki ya diğerleri?

Toplum ve grup dinamikleri üzerine araştırmalar psikoloji biliminin ortaya çıkışına dek uzanır diyebiliriz. Freud’un, bireysel psikolojiyi ele alırken çevresel faktörlerden ayrı değerlendirme yapmaması buna bir örnektir. Diğer yandan, kişileri topluluklar halinde bir arada tutan kolektif bilinçdışının nesiller arasında aktarılması ihtimalinden de bahsetmiştir.

Bizim coğrafyamızda ağıtlar çokça yeşermiş türküler söylenmiştir, dramatik anılarımız da kum tanesi gibidir… Sokağa çıkma yasakları, kıtlık, savaş, göç ve niceleri de doğal olarak bizim dedelerimiz, ninelerimizce yaşanıp kolektif bellek yoluyla bugün bizim zihinlerimizin karanlıkta kalan arka bahçelerinde kendilerine rahat rahat yer edinmişlerdir. Literatürde buna nesiller arası aktarım da denmektedir. Bugün, travmatik deneyimlerin de yine genlerimize işlenmiş kodlar aracılığı ile kuşaklar arasında aktarım yolu ile taşındığını biliyoruz.

Dün gece sadece 48 saat için verilen sokağa çıkma yasağı, her birimiz için birer anlam ifade ediyordu; yaşımız, yaşadığımız yer, ailemiz, tahsilimiz ne olursa olsun. Bahsettiğim kısa filmde oyuncumuz kendisini terk eden eski sevgilisini aklından çıkaramaz halde çevresinden ayrışan bir profil çizmekteyken, dün gece üst komşum bebeğinin iki günlük ihtiyaçlarını tamamlama, bir diğeri evinde baktığı hastasının ilaçlarının telaşındaydı. Her birey tek ve biricik olduğundan, milyarlarca insana milyarlarca farklı sebep bu olağanüstü dönemde zorluk yaşatıyor. Herkesin ihtiyacı apayrı ve çok mühim. Bu nedenledir ki, kendisini sokağa atıp evinin ihtiyacını almaya çalışanı da evinde kalıp önlem almaya çalışan kadar anlamayı denemek bugünleri sadece fiziksel olarak değil, ilişkisel olarak da sağlıklı atlatabilmek için önemli.

Sanıyorum ki tüm bu olanlar, yaşadıklarımızı anlamlandırmaya çalışırken bireysel olduğu kadar toplumsal, toplumsal olduğu kadar da bireysel olarak hepimizi düşünmeye sevk etti. Düşündüklerimi yazmak, birileriyle paylaşmak belki rahatlatacaktı, ben de yazdım. Umarım bir faydası olur, bana da bize de… Daha öğrenecek üzerine düşünecek çok şeyimiz var bu günlerden, sağlıkla kalın.

--

--

Mader Bengisu Bilgen

Psikolog, İçerik Üretici 📍Türkçe Yayın 📍Psikoloji Arşiv Ig: @psikologmader